Sosyal Girişim Nedir?

Sosyal Girişimler, ülkemiz için görece yeni bir alan olmakla birlikte, Dünya’da birçok başarılı örneği olan önemli bir alan. Bugün, yalnızca İngiltere’de 80.000’e yakın sosyal girişim toplumsal sorunların çözümü için ekonomik bir faaliyet yürütürken, sosyal girişimcilerin sayısı her geçen gün tüm dünyada artıyor.

Sosyal girişimciliği, kamu, sivil toplum veya özel sektör tarafından çözülmemiş ve/veya tanınmamış sorunların, ekonomik bir modelle yenilikçi ve sürdürülebilir bir şekilde çözüme kavuşturulması olarak tanımlamak mümkün.

Sosyal girişimler, açık ve temel bir sosyal amacı olan, sunduğu ürün veya hizmet ile sürdürülebilir bir ekonomik faaliyet gerçekleştiren, elde ettiği karı veya karın bir kısmını çözmeyi hedeflediği sosyal soruna yönelik kullanma yönünde örgütsel ve yönetsel ilkeleri olan kurumlardır. Hissedarları yerine paydaşlarını önceleyen, kar ve varlıklarının dağıtımına yönelik kısıtlılıklar içeren bu sosyal aktörler, faaliyetlerini gerçekleştirirken bireysel haklar, toplumsal ve çevresel fayda konusunu temel alan kurumlar olma özelliğini de taşırlar.

Sosyal girişimciler, projelerini gerçekleştirdikleri sağlık, eğitim, çevre gibi hedefledikleri alanlardaki başarılarının yanısıra gerek kullandıkları inovatif yöntemler, gerek başta genç işsizliği olmak üzere istihdama yönelik ortaya koydukları katkılar, gerekse katılımcı süreçleri iş hayatına adapte etmeleri nedeniyle farklı değişimlere de neden oluyorlar. Ortaya koydukları projeler ile yeni çözümleri toplum gündemine getiren bu sosyal aktörler, gerçekleştirdikleri çalışmalarla yalnızca sorunların çözümüne katkı yapmıyor, aynı zamanda sorunların algılanış biçimlerini de değiştiriyorlar.

Türkiye’de Sosyal Girişimcilik – Kısıtlılıklar ve Fırsatlar

Türkiye’de sosyal girişimler, sivil toplum, kooperatif veya şirketlerden farklı bir tüzel kişiliğe sahip olarak tanımlanmadığı için, tüm bu alanlarda sosyal girişim örnekleri görmek mümkün. Hatta, hem sivil toplum örgütü hem de girişim olarak ikili yapıya sahip hibrit sosyal girişimler de var. Bir yandan ürün ve hizmetlerini fiyatlandırarak piyasaya sundukları bir girişim modeli, bir yandan da sivil toplumun erişimine açık bağış, hibe, kitle fonlaması gibi finansal kaynaklara ulaşmak için üretilmiş bu ara çözüm, sosyal girişimcilik ekosisteminin hukuksal altyapı yokluğuna yönelik ürettiği bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Tercih ettikleri yasal statüleri ne olursa olsun sosyal girişimciler, en temelinde, bağışlara dayanan bir yapı yerine, ekonomik bir model ile sosyal sorunları çözmeyi hedefleyen sosyal aktörler. Sivil toplum ile arasındaki en temel fark da toplumsal fayda üretirken kullandıkları girişim temelli kaynak geliştirme süreci. Her ne kadar ülkemizde sosyal girişimler, sivil toplum, kooperatif veya şirketlerden farklı bir tüzel kişiliğe sahip olarak tanımlanmasa da her geçen yıl çok sayıda yeni sosyal girişim, toplumsal sorunlara girişim odaklı çözümler üretmeye devam ediyorlar.

Sosyal girişimcilik, ülkemizde de kavramsal çerçeve açısından yeni, ilgi çekici ve gelişen bir kavram ancak tanım sorunu var ve Türkçe karşılığı oldukça kafa karıştırıcı. Kavramın, özellikle sivil toplum ve aktivizmle olan farklılığının netleşmesi ihtiyacı var. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sosyal girişimcilere yönelik herhangi bir yasal düzenleme yok. Doğrudan ilgilenecek belirli bir Bakanlık ve/veya kamu kuruluşu da mevcut değil. Sosyal girişimcilerin statülerinin ayrışmaması nedeniyle fon almaları zor, sosyal girişimleri hedefleyerek fon veren kurum ise az.

Alana yönelik kurumsal kapasite zayıf, destek veren STK vb. kurum sayısı da çok sınırlı. Kavramsal olarak ilgilenen akademisyen ve bilgi üreten kurum sayısı da aynı şekilde. Bunun doğal sonucu olarak araştırma verisi ve iyi örnekler oldukça az. Başta gençler olmak üzere, sosyal girişimciliğe yönelik bir farkındalık ve ilgi artışı var. Ancak bilinirlik az olduğu için yaygın değil, genel olarak da İstanbul ile sınırlı.

Bütün bunların yanısıra sosyal girişimcilerin kendilerinden kaynaklanan sorunlar var. Sosyal girişimcilerin, ağırlıklı olarak sosyal sorun odaklı olmaları ve girişimcilik tarafına yönelik ilgi, bilgi ve becerilerinin sınırlılığı da temel bir sorun. Bu durum, bir yandan kurulan sosyal girişimlerin başarı ve ömrünü olumsuz yönde etkilerken, diğer yandan çok ihtiyaç duydukları yatırım almaya hazır olmamaları sonucunu da doğuruyor.

Yeni her toplumsal gelişmede olduğu gibi sosyal girişimcilik de bu karşı karşıya olduğu kısıtlılıkların yanısıra önemli bir fırsat potansiyeline de sahip. Toplumsal sorunların çözümünde yeni kurum ve yöntemlere yönelik ihtiyaç; sosyal girişimciliğin işsizlik (özellikle genç işsizliği) ve sosyal içermeye yönelik güçlü potansiyeli; gençlerin sosyal sorunlara ve girişimciliğe yönelik ilgisi; iş ve girişimcilik dünyası’nda girişimciliğe katkı yapmaya yönelik yaklaşımın güçlenmesi; sivil toplum ve özel sektörün sosyal girişimcilik ekosistemine yönelik olumlu ve destekleyici yaklaşımı; ülkemizde sivil toplum, gönüllülük, sosyal fayda üretme yönünde ilgi ve deneyimi olan bir sosyal sermayenin varlığı; özel üniversitelerin yeni kavramlara yönelik ilgisi, bu kavramlar çevresinde hızlı kurumlaşma becerisi ortaya koyması; bilgi ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler sayesinde, Dünya’daki gelişmeler ve iyi örnekleri takip etme, destek bulma, işbirliği ve yaygınlaşma potansiyelinin güçlenmesi; AB’nin sosyal girişimciliği güçlendirmeye yönelik gündemi, bunlar arasında sayılabilir.

Sosyal girişimler ve kurucuları sosyal girişimcilerin, karşı karşıya olduğumuz toplumsal sorunların çözümünde her geçen gün artan bir ivmeyle daha görünür hale gelmesi, dünyanın bir çok ülkesinde önemli başarılar elde etmesi, başta gençler ve kadınlar olmak üzere dezavantajlı kesimlerin girişimcilik odaklı çözümlere yönelmesi gelecek için umut vadeden diğer alanları oluşturuyor.

Sosyal girişimcilik ekosisteminin gündeminde sosyal girişimcilerin bilgi ve beceri bakımından güçlendirilmesi, sosyal girişimlerin finansal ve hukuksal olarak desteklenmesi, farklı kamu, sivil toplum ve özel sektör aktörlerinin bütünleşmiş bir biçimde sürece dâhil edilmesi, girişimcilik ekosisteminin doğal bir parçası haline gelmesi de önemli bir yer tutuyor.